Anasayfa » Kaçırdıklarımız

Kaçırdıklarımız

Bilenler bilir, yoğun çalışma temposu insanı bitirmeye yönelik bir eylemdir. Sosyal aktiviteler dahil pek fazla şey yapmaya fırsat bulamazsınız. Bu fırsat bulamadığınız şeyler arasında Televizyon da oluyor doğal olarak.

Televizyon izlemeyen birine bu aslında ödül gibi görünse bile bazı şeylerden uzak kalmak iç acıtıyor. Biraz önce televizyon izlemeye fırsat yarattım kendime. Hiç yapmadığım bir şeydi. Çok şaşırdım.

MASTERCHEF

Bir program var. Yurt dışından hop diye alınıp kullanmış olduğumuzu anlamam çok zor olmadı. Efendim iki takım var böyle survivor tarzında. Bunlar yemek mi yapıyorlar nedir bilemem. O survivor’da kamera arkasında konuşan ve yüzünü görmediğimiz adam da konuşuyor. Programın sonuna denk geldim ama yetti.

Detayını ya da formatını izlemediğim için bilemem. Onda bir sorun yok ancak yemek yapan şefler çok garip yaratıklar. Eleman ıstakozlu çorba yaptı. Eyvallah güzeldir falan da, sonrası rezillik.

ÖYKÜ SERTER BEN

Bu kadının soyadının hep “Ben” olduğunu sanırdım. Bu programın sunucusu bu hanımefendi. Yemek yapımı tam biteceği sırada büyük bir gösteriş ve cakayla beraber “Burada artan yemekleri hayvanlara veriyoruz” demesi aslında hoşuma gitmedi değil. İsraf yapılmaması gerektiği vurgulandı sponsorunun giydirdiği ve çevreye çok duyarlı yayın yaptıkları bol elektrik harcamalı stüdyolarından.

Derken yemek bitti ve “Şu an kendimi çok şanslı hissediyorum” diyerek hop diye tabağa saldırdı. Istakozun büyük bir bölümünü mideye indirirken “Hmm enfes” diye homurdanmadan edemedi. Buraya kadar da her şey normal sayılır.

Sonrasında yanında bulunan bir adam (program yapımcısı-jüri ya da sunucu olabilir tam bilmiyorum) kaşığını uzattı ve aynı çorbadan bir yudum almaya çalıştı. Pislik, kaşığından damlattın çorbayı, gördüm.

Hadi buna da eyvallah diyelim. Sonrası resmen felaket. 20 kişi birden tencere-tabağa saldırarak çorbadan birşeyler kapmaya çalışmasını benim aklım almadı.

Ya hadi ziyan etmiyoruz dediniz, o zaman yarışmacıların yiyebileceği türden yapın, herkes yesin. Bu şekilde bir şey artmaz zaten köpecikler yine aç kaldı. 🙁

Zaten sonra bitiş yazıları çıktı ve sanıyorum onlar da yarışmacılardı, break-apaçi dansı tarzında birşeyler yapmaya çalıştılar. Bakın buraya yazıyorum bu program onlarca yıl devam eder.

BENİM HEKİMİM VAR

Diğer bir kanalda Beyazıt Öztürk’ü gördüm. Programı değil, reklam tarzı bir şey idi. “Benim aile hekimim var sizin var mı?” falan birşeyler söyledi. İşim vardı televizyona bakamadım ama “www.ailehekimligi.gov.tv” gibi bir adres verdi. “gov.tv”yi çözemedim. Bu işte bir yanlışlık olmalı. Çözeceğim… (İnceyi anladınız mı ehehe)

ÖNDEN VERİLEN PARA

Bu ülkede -Pakize Suda Mikrofon Tutuşu- diye bir şey var. Olmalı da. Çünkü böyle bir mikrofon tutuşunun dünya üzerindeki herhangi bir yaratıkla olabileceğini düşünemiyorum. Hem kendi, hem milletin ağızına dayıyor hocam mikrofonu.

Bu vatandaşımızın sokaklara çıkarak diğer sıradan(!) vatandaşlara sorduğu sorular var. Bu rast geldiğim bölümde “Provakasyon ne demek?” diye soruyor. Verilen cevapların sadece bir kısmı aşağıda;

  • Bilsem de açıklamak istemiyorum, herkesin görüşüne de saygı duyarım.
  • Olmamış bir olayı olmuş gibi gösteripte olan olaylara…
  • İndirim demek.
  • Pakize Suda la bu.
  • Kameralar karşısında olunca heyecanlanıyorum. Normalde bunu cümle içinde kullanabiliyorum.
  • Önden verilen paradır. Böyle önceden veriyorlar…

Böyle programların derhal çoğaltılması lazım. Yoksa akli melaikelerimiz normal kalma tehlikesiyle karşı karşıya.

KOPYA KOYUN “BAHAR”

Bir farklı kanalda da Türkiye’de kopyalanan koyunun kuzusu olmuş. Adını da Bahar koymuşlar. Yeminle bak…
Bir gecede öğrendiğim şey bunlar. Daha fazla öğrenmeye yüreğim yetmediği için kapattım makineyi.
Bitti.